Hipnoz Nedir?

Hipnoz hakkında çoğu insanın abartılı ve yanlış inanışları olduğunu biliyoruz. Filmlerde anlatıldığı gibi sihirli ve mistik bir güç olarak düşünenlerin sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. Çoğu insan için hipnoz; bilincinin kontrol edilmesi ile eş anlama gelmektedir. Ya da çoğu insan için hipnoz bir uyku durumudur ve uyandırılamama diye bir riski barındırır. Hipnoz hakkındaki abartılı ve yanlış bilgi ve inançları bu şekilde uzatmak mümkündür. Bazı insanlar hipnoza yüklenen bu abartılı ve yanlış bilgiler nedeniyle korkar çekinirken, bazıları da bu yanlış ve abartılı bilgileri yaşamak için hipnoz olmaya karar verebiliyor. Bu noktada hipnozu doğru ve gerçekçi bir şekilde bilmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Hipnoz yönteminden korkulma-ması gereken, mistik ve gizemli bir güç olmadığını ilk anda söylemekte yarar var. Hayatın her alanında hipnozu zaten doğal olarak yaşıyoruz.

Hipnoz ve trans kavramları birbirlerinin yerine sıklıkla kullanılır. Trans ve hipnoz birbirleriyle ayrılmaz birer ikili olmakla birlikte bir ayrıma da gitmekte yarar görüyorum. Transa altında verilen telkinler kişide bir değişim yaratmışsa hipnoz olmuş diyebiliriz.

Hipnoz, kişinin doğrudan doğruya bilinçdışına erişim sağlamamıza yardımcı olan bir yöntemdir. Hipnoz, bilinçdışına erişim açısından doğrudan doğruya kullanabileceğimiz bir yöntemdir. İnsan ruhsal dünyasını anlamamızda çok önemli bir rehber işlevi görür.  Yapılan araştırmalar hipnoz yönteminin işlevsel olduğu konularda kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkta bir tedavi işlevi gördüğünü göstermektedir. Hipnoz, tüm zihinsel işlevlerin çalışıyor olduğu, bilincin açık olduğu, uyku hali olmadan ve istekle oluşturulabilecek bir konsantrasyon durumudur. Hipnoz kelimesi “Hypnos” eski Yunanca`da ” uyku ” anlamına geliyorsa da aslında bir uyku değildir. Hipnoz kelimesiyle bahsedilen uyku, mecazi anlamda bir uykudur. Gerçek anlamda kendinden geçmeyi içeren bir uyku anlamına gelme-mektedir.

Hipnoz nedir ? denildiğinde Öncelikle ilk akla gelen yanlış ve abartılı inanışları belirterek, hipnozun ne olmadığını açıklayarak hipnozu anlatmakta yarar görüyorum.

  1. Hipnoz, kendinizden geçtiğiniz bir durum değildir. Bunun terisne bilinçli ve farkında olduğunuz bir durumdur.
  1. Hipnozdan uyandırılamazsam !!! Hipnoz bir uyku değildir. Uyumazsınız. Hipnoz, yaklaşık 250 yıldır tedavide kulanılıyor olmasına ragmen bu güne kadar kimseyi uyutup kendinden geçirememiş ve dolayısıyla uyandırılamayan kimse de olmamıştır.
  1. Hipnozda bulunduğunuz süre içinde kontrolünüz dışında, istemediğiniz bir şey söylemezsiniz ya da anlatmazsınız. Size istemediğiniz bir şey yaptırılamaz.

Hipnoz, gelişmiş batı toplumlarında çok uzun yıllar önce bir tedavi yöntemi olarak onaylanmıştır. Amerika Birleşik Devletlerinde 1958 yılında Amerikan Tıp Cemiyeti ve Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından resmi bir tedavi yöntemi olarak Kabul edilmiştir. Yine İngiltere’ de 1961 yılında İngiliz Tıp Cemiyeti hipnoz yöntemini resmi tedavi yöntemi olarak kabul etmiştir.

Bilinç Nedir ? Bilinaçaltı / Bilinçdışı Nedir ?

Günlük yaşamda Biliçaltı ile hipnoz birbirini çağrıştıran iki kelime olarak kullanılmıştır. Yine günlük yaşamda bilinçaltı kelimesi vatandaşın günlük diline oturmuş bir kavramdır. Profesyonellerin bilinçaltı kelimesini yerine Bilinçdışı kavramını tercih ettiğini belirtmekte yarar var. Bu web sayfasında sıklıkla bilinçaltı kavramı ile bilinçdışı kavramı birlikte ve / veya aynı anlamda kullanılacaktır. Ruh sağlığı profesyonelinin bilinçdışı kavramını tercih etmesine karşın günlük kullanım olarak bilinçaltı kavramı kullanılmaktadır. Bilinçdışı kavramını ilk kullanan S.freud olma-masına karşın psikoterapi de kullanıldığı haliyle teknik bir terim haline getiren kişinin S. Freud olduğunu söyleyebiliriz.

Doğduğunuz andan itibaren, hatta daha da ötesine geçerek, hamilelik döneminde anne karnından başlayarak hipnotik etki altında kalıyoruz. Hamile olan annenin içinde bulunduğu ruh hali, karnındaki çocuğuna transfer olduğunu söyleyebiliriz. Doğumdan sonraki ilk andan itibaren hipnotik etki altında kalmaya devam ediyoruz. Çocuğun yaşamının ilk yılları özellikle önemlidir. İnsan gelişiminde bilinçli zihin gelişimin yıllar içinde yavaş yavaş geliştiğini düşünecek olursak ilk yıllarda tamamen hipnotik telkinler altında yaşadığımızı söyleyebiliriz. Bilinçli zihin hali sorgulayan, analiz eden, muhakeme eden zihinsel işlevlerimizi yerine getirir. Sorgulamanın hemen hiç olmadığı yani bilinçdışı zihnin aktive olduğu özellikle yaşamın ilk yıllarında yaşananlar, tüm yaşamı doğrudan doğruya ve derinden etkiler. Bu dönemde alınan olumsuz telkinler tüm yaşam boyunca etkisini sürdürür. Örneğin; tuvalet eğitimini kazanmış 5 yaşındaki bir çocuk, annesine “ anne kakam geldi “ şeklinde tuvalete götürmesi amaçlı haber veriyor. Annesi ise evde misafirler olduğu için “ oğlum şimdi zamanımı, bak misafirler var. Çok ayıp misafirler varken kaka yapılmaz “ şeklinde bir açıklama yapmıştır. Bu sözlerle annenin çocuğuna ne demek istediğini biz yetişkinler çıkarsayabiliyoruz. Ama 5 yaşındaki çocuk için bu durum “ misafirler varken kaka yapılmaz “  olarak anlıyor olmalı ki; 30 lu yaşlarında olmasına rağmen hala kendi evi dışında hiçbir yerde rahatça dışkılayamıyordu. Sürekli kendini sıktığı için anal bölgede fiziksel sorunlar oluşmuştu. Ne zaman ki; hipnoterapi yoluyla sorunun kökenine inilerek böyle bir telkin etkisi nötralize edildi. Ancak ondan sonra çeşitli ortamlarda da dışkılama işlevini yerine getirebilir hale geldi. Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün.

Bilinç, bilinçöncesi ve bilinçdışı ( bilinçaltı ) kavramlarını psikoterapiye bugünkü teknik anlamıyla kazandıran s. Freud’ a göre; bir iceberg’in deniz seviyesinin üstünde kalan ve görünen kısmını bilince benzetebiliriz. Bu iceberg’in deniz seviyesi ile yüzeye yakın kısmını bilinçöncesi olarak adlandırabiliriz. Yine bu iceberg’in deniz suyunun altında kalan, görünmeyen, daha büyük kitlesini ise bilinçdışına benzetebiliriz. Suyun üstünde kalan yani bilinçli zihin hali ile suyun derinlerine inen ve görünmeyen bilinçdışı kısmı karşılaştırdığımızda; bilinçdışının, varoluşumuzun en ufak ayrıntılarını dahi içinde barındıran olağanüstü ve kusursuz bir belleğe sahip olduğunu görürüz. Aynı zamanda bilinçdışı, inanılan güvenilen insanların telkinlerini sorgulamaksızın kabullenen bir yapıya sahiptir. Her birey farklı alışkanlık ve inanışları, istek ve arzuları, korku ve endişeyi bilinçdışına iter. Bilinç ; mantıklı , sorgulayıcı, dirençli, kritik eden bir işleyişe sahiptir.

Hipnoterapi Nedir ?

Hipnoz yöntemiyle ugulanan terapi tekniğine hipnoterapi denir. Hipnoterapi yapan profesyonele ise hipnoterapist denir. Yaşamın her alanında kendi kendine transa gireriz. Doğrudan ve dolaylı yönden telkinler alırız. Telkinler etkisinde kalmış ve duygu düşünce ve davranışsal değişimler yaratılmışsa hipnoz olduğumuzu da düşünebiliriz. Özel bir ortamda bunu sağlamak istediğimizde hipnoterapist eşliğinde bir uygulama yapılır. Terapötik olarak hipnoz uygulaması yapıldığında duygu düşünce ve davranışsal açıdan bir değişim yaratılmak istendiğinde çeşitli yöntem ve teknikler uygulanır. Amaç; geçmişten bu yana bilinçdışına yerleşen olumsuz telkinleri olumluya döndürmektir.

Bilinçdışı; duyguların depo edildiği sınırsız bir harddiske benzetilebilir. değerlerimizi, inançlarımızı depolar. Bedensel otomotik mekanizmaları kontrol eder. Akıl yürütmek yerine otomotik olarak uygular. Bu yönüyle bilgisayar programı gibidir. Bilinçdışı, hayal ile gerçeği ayırt etmeden her şeyi gerçek gibi algılayarak otomotik şekilde hareket eder. Bilinçdışına yerleşen bilgiler tüm yaşamı etkileyen duygu düşünce ve davranışlarımıza yön veren temel esasları oluştururlar. Bireyin edinmiş olduğu çarpıtılmış düşünüş , inanış ve davranış kalıplarını ; olumlu inanış, düşünüş ve davranış kalıpları haline getirmek için bilinçdışının Hipnoz ve Hipnoterapi ile yeniden yapılandırılması gerekir. Hipnoz ve hipnoterapi yöntemi bu açıdan muazzam değişimlere götüren bir rehberdir.

Hastalıklar ve Hipnoz :

Bilinçdışı, bedenimizde otomotik olarak istemimiz dışında seyreden tüm olayları idare eder.

Nefes almak, kalbin çalışması, barsakların çalışması gibi.Bilinçdışında oluşan duygular kendini bilinç dışında karşılık bulur. Heyacanlandığımız zaman kalbimiz çarpar.Utandığımız zaman yüzümüz kızarır. Stres karşısında mideniz kasılır. Yada sıkıldığınız zaman başınız ağrır. Bilinçdışı ile bilincin bu sıkı fıkılığı birçok hastalığın ve psikolojik sorunun nedenidir. Ülserler , barsak hastalıkları… ruhsal sorunların yol açtığı bir çok fiziksel bozukluk bu ilişkinin eseridir. Yani bilinçdışındaki bir duygusal değişiklik ya da sürekli olumsuz uyarılar bedende kendini fiziksel bir rahatsızlık şeklinde ortaya çıkarır. Fiziksel gibi görünen birçok sağlık sorununun aslen nedenleri psikolojik kökenlidir.

Hipnoterapinin Etkili Olduğu Durumlardan Bazıları :

Migren ağrılarında ,ağrısız doğumda , trigeminal Nevraljide ,anestezide , fibromiyaljide, Alt ıslatma ( Enürezis ) , Dışkı yapma ( enkoprezis ) çocuklarda ve yetişkinlerde Korku ve fobiler ( karanlık korkusu, köpek korkusu, yükseklik korkusu, yalnızlık korkusu, asansör fobisi , kan fobisi , gök gürültüsü ve fırtına korkusu , uçuş korkusu , okul korkusu, Belirli seslerden korkma , arılardan ve örümceklerden korkma, farelerden korkma, hayaletlerden korkma , ateşten korkma, denizden ve yüzmekten korkma …vs ) konuşma bozukluğu ( kekemelik ) çocuklarda davranış bozuklukları , eğitim ve öğrenme sorunları, çocuklarda uyum sorunu ( arkadaşlarına, okul ve sınıfına , kendi iç uyumunu sağlamada ) parmak emme, tırnak yeme , tik gibi davranış sorunları, kilo verme , Sigara Bırakma, YGS, LYS, TEOG vb  sınavları dahil, eğitimde birçok noktada kullanılmaktadır. Sınav stresi ve sınav heyecanında, öğrencinin ders çalışmak istediği halde çalışamadığı durumlarda, konsantrasyon ve dikkati artırmada , motivasyon ve disiplinli çalışma konularında , Anoreksia Nervoza, Bulumia Nervoza, Obesitede, Alkol – Madde Bağımlılığı, Depresyon, Performans Anksiyetesi, Panik Bozukluğu, Sosyal Fobi, Posttravmatik Stres Bozukluğu Çoğul Kişilik Bozukluğu, Psikolojik Bellek Kayıpları, Psikolojik Nedenli Bayılmalar, Psikolojik Ağrı Bozuklukları Kaın ve erkek Cinsel İşlev Bozuklukları, Vajinismus, Uyku Bozukluklarında, yorgun bacak sendromu…. vs

Hemen herkesin geçmişte yaşadığı Öfke, kızgınlık ve nefret duygularını, değersizlik ve suçluluk duygularını, pişmanlık duygularını….ve daha bir çok olumsuz duyguyu sorunun gerçek kökenine inilerek ortadan kaldırmak mümkündür.